Pazartesi, Mart 30, 2009

yerel seçim sayıklamaları

yerel seçim üzerine benim de ilk bakışta göze çarpan -ya da çarpmayan- birkaç belirlemem olsun:

* bence seçimlerin en önemli siyasi sonucu, osman baydemir'in diyarbakır'da aldığı yüzde 65,4 oy ile kürt sorununun dtp / pkk'nin varlığı dikkate alınmadan çözülemeyeceğini okkalı bir biçimde anımsatması oldu. ahmet türk'ün meclis grubunda kürtçe konuşması, pkk'nin tüm sempatizan kaynaklarını yerel seçimlere odaklanmaya çağırması, kartların ülkenin güneydoğusunda açıldığını göstermişti. kürt seçmenin partisinin arkasında durmasının sağlanması için, refah partisi'nin yıllar önce yaptığına benzer bir kampanya yürütüldü, meyveleri de eksiksiz biçimde toplandı. bu noktadan sonra başbakan dtp'lilerin elini sıkmadan siyaset yapmaya ne kadar devam edecek, merak konusu.

* ikinci önemli siyasi sonucu, chp'nin istanbul'un emek eksenli -ya da lümpen olmayan alt-orta sınıfa ait- ilçelerinde elde ettiği sessiz başarı. umur talu da bugünkü yazısında değinmiş. örneğin kartal'da belediyeyi bir önceki yerel seçimlerde yüzde 29,69 olan oyunu yüzde 42,35'e çıkararak almış. keza, örneğin zeytinburnu'nda belediyeyi alamasa da, yüzde 13,38 olan oyunu yüzde 33,26'ya çıkarmış. bayrampaşa'da da durum aynı: yüzde 12,03 oy, yüzde 35,71'e çıkmış! çatalca'da oyların yüzde 45'ini, avcılar'da 48,55'ini alan bir chp'den söz ediyoruz.
aslında burada gözlemlenebilecek sonuç, siyasi olmaktan çok toplumbilimsel gibi: şehirde birden fazla kuşak geçirenler, sistemle lümpenlik dışında, kapitalizmin kayıt içi çeperleri dahilinde iletişim kuranlar, bir noktadan sonra kendilerini şehrin bilinen, eski kodlarına daha yakın hissediyor olabilir. akp'nin oylarını artırmaya devam ettiği bölgelere -sultanbeyli, sultangazi, ümraniye- bakınca, karşımıza artık iki değil, üç istanbul çıktığını söyleyebiliriz: 1. şehrin yeni yerleşenlerine karşı, yaşam biçiminin korunmasına dair kaygıları olan en eski kuşakların yoğun olduğu istanbul, 2. kendini artık 'şehirli' hisseden, şehirle kayıt içi emek eksenli bir iletişim kuran, iki ya da daha fazla kuşağı bu şehirde geçirmiş, artık çeperde sayılmayacak çeper insanları, 3. şehre 12 eylül sonrasında gelen, 24 ocak sonrası kurulan yeni sisteme entegre olanlar: halının altındakiler, lümpenler, kayıt dışındakiler.

* üçüncü kritik siyasi gelişme ise, mhp'nin batı'ya doğru kayması. kürtler'e dönük etnik nefretin yeni mekanlarının bu şehirler olacağı, geçtiğimiz eylül-ekim aylarında altınova'da yaşananlardan tahmin edilebilirdi. mhp, bu seçimde balıkesir'in yanısıra, uşak, kütahya ve ısparta'yı da aldı. buralarda yaşayan kürt azınlığın yaşamlarının nasıl olacağı konusunda, hele kürt sorununa dönük reformlar -ve bu reformlara dönük milliyetçi tepkiler- devam ettiği sürece, tahmin yürütmek bile istemiyorum. bence türkiye'nin aşması gereken en kritik sosyolojik eşiklerden biri, bu gerilim olacak. aksi halde bir bakmışsınız yirmi yıl sonra türkiye, tarihinin ikinci -bu kez kısmi- mübadelesine imza atıyor.

Cuma, Mart 27, 2009

meğer uzaylıymışız

konda'nın hürriyet gazetesi için yaptığı araştırmanın özet sunumuna bakıyorum birkaç saattir. bu araştırmada gördüğüm, bu ülkenin ben olmayan her şey olduğu.

bir onay sorusu, "yabancılar ülkemizde toprak ve gayrımenkul satın alabilmeli". 'kesinlikle yanlış' ve 'yanlış' diyenlerin toplamı, yüzde 73. ama aynı kitle, "hakim, savcı, öğretmen, polis vs. olarak çalışan kadınlar başlarını örtebilir” yorumuna katılırken ansızın demokrat kesiliyor: 'doğru' ve 'kesinlikle doğru' diyenlerin toplamı, yüzde 52,9. ama asıl korkutucu olan, bir ucu siyasi alana dokunan sorular değil, kültürel alana dair olanlar. örneğin, "kadın çalışmak için eşinden izin almalıdır" yorumuna katılanların oranı, yüzde 68,7! son üç ayda kaç kitap okuduğu sorulanların yüzde 69,8'i, kitap okumadığını söylemiş.

ortaya çıkan resme baktığımda bana bu ülkeyi akp gibi bir partinin yönetmesi bile lütufmuş gibi geliyor. yabancı düşmanlığı, kadın düşmanlığı, cehalet, bağnazlık... acaba benim atalarım, bilmem kaç yıl önce bu topraklara ufo'dan mı düşmüşler? acaba ben hakikaten buralı olabilir miyim?

muhsin yazıcıoğlu'na 'güzellememe'

yazıcıoğlu'nun helikopterinin düştüğünü duyunca kendisi için üzüldüğümü söyleyemem. bilenler biliyordur, bilmeyenlere kim olduğunu yıldırım türker'in 12 nisan 2004'te yazdığı yazı vasıtasıyla anımsatalım:

"bbp genel başkanı, partisi küçük, adı büyük eski ülkü ocakları derneği başkanı muhsin yazıcıoğlu'na gelince. 12 eylül darbesinden sonra mamak askeri ceza ve tutukevi'nde yedi yıl geçirdi. ülkücü gençlik derneği'nin bir dönem hukuk masası şefliğini yapan itirafçı ali yurtaslan, yazıcıoğlu'nun cinayet ve bombalama emirleri veren, soygun çeteleri kuran bir lider olduğunu kaydediyor. yazıcıoğlu'nun 'bahçelievler katliamı'na katılan ülkücülerin hepsini tanıdığı, onların kimliğini açıklamayı reddettiği, haluk kırcı'ya kaçak yaşadığı yıllarda para yardımında bulunduğu biliniyor. kendisi de 1981'de askeri savcıya verdiği ifadede bunu teyit ediyor. aynı babalığı abdullah çatlı'dan da esirgememiş. çatlı, 1978'de balgat katliamı sanıklarından mustafa pehlivanoğlu ile birlikte yakalandığında yurtaslan'a göre, "ankara'ya geldiklerinden bir saat kadar sonra yazıcıoğlu şubeye telefon açtı. 'bu size son ihtarım. abdullah'ı bırakmazsanız ankara'nın 150 yerinde bomba patlatacağız' diye tehdit etti. gerçekten de ihtar olarak demirtepe köprüsü'ne bomba konulmuştu. polis patlamadan bombayı aldı. abdullah, tehditten sonra bırakıldı. yazıcıoğlu'nun geçmişine bakıldığında katliamdan geçilmiyor. nitekim 'sivas katliamı'nda da başrol oynadığı iddiaları kuvvetli. yine yurtaslan anlatıyor: "sivas olaylarını mustafa mit ve muhsin yazıcıoğlu tertiplemişlerdir. yazıcıoğlu sivas'a giderek bizzat olaylara önderlik etmiştir." tansu çiller, bir zamanlar 'katil' dediği yazıcıoğlu'ndan özür dilemiş, bu yüce gönüllü liderin affına mahzar olmuştu."

yazıcıoğlu, faşistlerin ellerinin en kanlı olduğu zamanlarda ön cephede yer alan bir askerdi. sonra yeni post-militarist düzende mhp'ye daha sistem içi bir rol biçilince, kendisine orada yer olmadığını anladı, sistemin saman altından yürüttüğü sular idaresi başkanlığına talip oldu. hrant dink'in öldürülmesinde adı geçen birçok ismin yolunun bbp'den, alperen ocakları'ndan geçmesi rastlantıdır sanıyorsanız aldanıyorsunuz. yazıcıoğlu, bu tür operasyonlar hakkında know-how sahibi bir insandı, genç kuşaklara bunları aktarmak için elinden geleni yapmış anlaşılan.

bizim kültürümüzde ölünün arkasından konuşulmaz derler. henüz ölümü kesinleşmediği için bu kanıdan azadeyim. ancak öldüğünü öğrendiğimde de karalar bağlamayacağım. kendisinin yüzünü değil, maraş'ta, çorum'da, kendisinin milletvekili seçildiği sivas'ta faşistler ve yobazlar tarafından öldürülen insanları düşüneceğim. en azından birkaçının mezarında dönmeyi bırakması umuduyla...