Pazartesi, Nisan 20, 2009

fethullahçılar coştu bi kere

fethullahçılar'ın zayıf damarları, açık yaraları var. o yaralar, john carpenter'ın 'they live' filmindeki güneş gözlüğünün gördüğü işi görüyor. bir kez bastığınızda, o alımlı 'demokrasi', 'avrupa birliği', 'hoşgörü', 'sevgi saygı muhabbet' söylemlerinin yerini köpüklü ağızlar alıyor.

o yaralardan biri, genelde çağdaş yaşamı destekleme derneği ve çağdaş eğitim vakfı etkinlikleri, özelde ise türkan saylan olageldi. bunun nedeni, kendilerinin laik simetriğini bu iki stk'de görmeleri. gülen cemaatini diğer tarikatlardan ve cemaatlerden ayıran yaklaşımı, yüzeydeki siyasi yapılar içinde yer alıp siyasi rantlardan gündelik paylar kapmak yerine, kendi seçtiği alanlarda uzun vadeli yatırımlara yönelmek. bunların birinin polis olduğunu bilmeyen duymayan kalmadı. adalet 'sektörü'ndeki yatırımlarının da ilk meyvelerini vermeye başladığı, rivayetler arasında. eğitime yaptıkları yatırımın meyvelerini tam da obamalı hasat konjonktüründe topluyorlar. şimdi, tek yapmaları gereken, 'piyasadaki' rakiplerini ortadan kaldırmak.

türkan saylan'ın ve çydd'nin ergenekon soruşturmasına sokuşturulmasının başka bir açıklaması var mı acaba? geçen yazımda yazmıştım, türkan saylan ve tijen mergen'in gözaltısının akp'nin başının altından çıkmadığı, hatta akp'yi zor duruma soktuğu belli. akp'liler de son birkaç gündür yaptıkları açıklamalarla kendileriyle operasyon arasına bir mesafe koymaya özen gösteriyor. islamcı cephede saylan ve onun nezdinde çydd'ye salvo atışına vargücüyle devam eden iki çevre var: biri vakit, öteki de zaman ve aksiyon.

zaman gazetesinde dün ali akkuş imzasıyla yayımlanan 'analizin' başlıca görevi, bize türkan saylan'ın bir melek olmadığını anımsatmaktı. akkuş, saylan'ın başörtülü öğrencilere dönük hakaretamiz, yenilir yutulur olmayan sözlerini anımsatıyor, sonra saylan'ı kendisi darbeci olmadığını söylese de aslında sözleriyle darbeci olmak, en azından onlara yardım ve yataklık etmekle suçluyor.

akkuş gibilerinin hukuku nasıl yorumladığına en güzel kanıtlardan biri olarak bu yazı saklanmalı derim. fethullahçılar adalet mekanizmasında etkin konumlara yerleşince bu ülkeyi nasıl davaların beklediğinin bir göstergesi olarak da. hukuktaki somut delilin yerini, anlaşılan niyet okumalar, 'sen aslında şöyle demek istemiştin'ler alacak. ha, bir de birilerine hakaret etmek -ki bence saylan'ın yaptığı bu, onu savunacak değilim- çete üyesi olmak için yeterli kanıt sayılacak.

bu soluk kesen 'analiz'lerden biri de bugün, ali ünal imzasıyla, yine zaman'da yayımlandı. yazıdan şahane alıntılar:

* "PKK terörüyle savaşta, haydi general çocuklarından görmüyoruz, kaç ÇYDD üyesi veya çocuğu şehit oldu; neden şehitlerimizin büyük çoğunluğunun eşi, annesi veya kız kardeşi hep başörtülü?"
* "Siyasî ve ideolojik temelli olarak faaliyet göstermek, hattâ darbe planlarına ortak olmak, ÇYDD ve benzeri kuruluşlara serbest; Ergenekon davasından medyaya yansıdığına göre, D.K. Komutanlığı'nda, bazı üst rütbeli subaylarla gizli ilişkilere girerek kadrolaşmak, askerî okullara girişte listeler sunmak serbest; askerî öğrencileri "kazanmak" ve elde tutmak için kızları kullanmak serbest. Bunlar ve faaliyette bulundukları her yerde kızlarla erkeklerin birlikte kaldığı öğrenci evleri açmak, ÇYDD'nin bilhassa Güneydoğulu kızlara ilgisinin asıl sebebini, "çağdaş yaşam"dan ne anladığını ve kadına bakışını da ortaya koyuyor."

ali ünal, yazısının sonlarına doğru, dindarlığın, din tarafından tayin edilmiş objektif ölçütleri olduğunu söylüyor. bu saçmalığa şerh düşmek kaydıyla, herhalde gülen camiasının bu objektif ölçütlere katkılarından biri de, kendileri tarafından değil de laikler tarafından yetiştirilen kızlara orospu damgası vurmak olsa gerek.

ünal'ın yaptığı, öyle bir sinsilik ki, sol tarafındaki şeytancığı şu anda sırtını sıvazlıyor olsa gerek: bu yazıyı okuyan, kızlarını derneğin burslarıyla okutan yoksul aileler ne hissedecek? "çydd meğerse kızımı orospu olması için yetiştiriyormuş." diyecek. böyle bir kanıyı o ailelerin aklına sokmak da en çok 'yaftalamayın' diyen gazeteye ve onun tetikçilerine yakışırdı zaten.

hamiş: ali ünal'ın gözünü döndüren şey, kızlarla erkeklerin aynı yurtlarda kalması durumu değil, bu durumun dimağında yarattığı -dehşet değil- şehvet. neredeyse patolojik bir durum.

Salı, Nisan 14, 2009

eşeğin ergenekonuna su kaçırmak

türkan saylan'ın ev gözaltısına alınması, sanırım ergenekon dava sürecinde önemli bir dönüm noktası oluşturacak. bugüne kadar gözaltına alınan isimler, bir biçimde 'acaba?' sorusunu sorduracak isimlerdi; ama türkan saylan, birilerinin ergenekon davası üzerinden kapatmak istediği başka davalar, hesaplar olduğunu da artık açık etti.

bu ülkedeki islamcılar'ın en gıcık olduğu isimler listesi son yirmi yılda muhtelif zamanlar çıkarılsaydı, türkan saylan hep en başa oynardı. annesinin hıristiyan dönmesi olduğu iddialarından, çağdaş yaşamı destekleme derneği'nin aslında misyonerlik etkinlikleri yürütüyor oluşuna kadar...

misyonerlik etkinliklerini ilk dile getirenlerden biri kimdi dersiniz? lider kadrosu şu anda ergenekon'dan dolayı hapiste olan aydınlık dergisi çevresi. çydd, bu iddiaya okkalı bir yanıtı zamanında vermişti. ancak fethullahçılar, aydınlık'ın attığı pası gole çevirmek için uzun süredir uğraıp duruyor. hatta yukarıda verdiğim linkte mit'in ilgili yazışmasını bile koymuşlar. ancak bunu yaparken de kendilerini yalanlamışlar. çünkü yazışma, aslında celal gökyay isimli birinin ihbarı üzerine içişleri bakanlığı'nın 'bu nedir?' sorusunun mit tarafından yanıtlanmasından ibaret. olsun, karalamak için yeterli malzeme mi, evet. koy gitsin öyleyse.

türkan saylan'ın darbeciliğe açık ve koşulsuz karşı çıktığı için izmir mitinginde düzenleyiciler tarafından konuşturulmadığını da anımsatayım. peki, özellikle türkan saylan ve tijen mergen neden gözaltına alındı? benim aklıma gelen iki neden var:

* ergenekon soruşturması, akp'nin inisiyatifinden bu hamleyle birlikte tamamen çıktı. herkesin sizi zayıflamış saydığı bir seçimden sonra en son isteyeceğiniz şey, kendisiyle darbe arasına mesafe koymuş, saygın bir ismi kamuoyunun önüne suçlu olarak çıkarmaya çalışarak kutuplaşmayı artırmak. bu hamleyle birlikte, akp'ye karşı şehirli kitleler daha bir koşulsuz bilenecek. akp'nin de bunun olumsuz sonuçlarının farkında olduğunu düşünüyorum.

* peki bu soruşturma kimin inisiyatifinde derseniz, zaman ve aksiyon'daki coşkuya bakarsanız anlarsınız. ancak neden şimdi derseniz, ona bir yanıtım var: bundan önceki birkaç ay boyunca kılıçlar gösteriliyordu. artık kılıçlar çıkarıldı, peşrev faslına geldik. öteki kılıç ise tsk'nin elinde. tsk'nin yeni sistem içinde çenesini tutma çabası, bir misilleme gelmeyeceği anlamına gelmez. o misilleme ise, belki de yüksek askeri şura toplantısında gelecek. rivayete göre, tsk, epey bir subay / astsubayı bu yaş toplantısında 'temizlemeye' hazırlanıyor. özellikle astsubaylar arasında fethullahçılar'ın giderek artan bir kadrolaşma çalışması yürüttüğü, herkesin malumu. bu yaş toplantısında kalabalık bir ihraç listesi hükümetin önüne konabilir.

bunları altalta dizdiğinizde resim netleşiyor aslında. otoriter, faşizan bir yapının tasfiye edilmeye çalışıldığı doğru; ancak onun yerine konacak şey, bu gidişle, muhafazakar / faşizan başka bir grubun kendi otoriter yapısından başka bir şey olmayacak. bu kavga henüz yeni başlıyor, ancak bu kavgadan demokratikleşme çıkacağını beklemek için su katılmamış salak olmak gerek.