Salı, Mayıs 05, 2009

vaatler ülkesinde bir aile

hayyam garipoğlu, türk iş dünyasına turgut özal'ın özelleştirme furyasıyla birlikte katılan prenslerden biri. doğru zamanda doğru yerde olmanın başlıca meziyet olduğu 12 eylül sonrası neoliberal ortamda, bunu becerebilmiş bir girişimci. özelleştirme furyasında payına önce sümerbank, sonra poaş ve antalya limanı düşmüş. nesim malki'nin de desteğiyle epey bir iş başarmış. sonra malki'ye olanlar malum.

garipoğlu, 2001 krizinden sonra başlayan ilk sermaye el değiştirme hareketinde payına düşen cezayı alanlardan. türkiye kapitalizminin bir önceki yeniden yapılanma sürecinde vaatler ülkesi filmindeki gibi hızla yükselen garipoğlu, aynı hızla düşmesine rağmen, tmsf ile geri ödeme konusunda anlaşma yaparak sisteme dahil olur. olur olmasına, ancak şimdi de sahibi oldukları burgaz rakı'nın sahte bandrol ile üretim ve satış yaptığı iddialarıyla karşı karşıyayız.

garipoğlu ailesinin adını ana akım medyada münevver karabulut'un öldürülmesiyle daha sık duyar olduk. gönül isterdi ki, medya aynı ilgiyi burgaz rakı sendika üyesi olan işçileri işten çıkardığında da göstersin. zaten bu yazıların çoğunda hala bir başarı öyküsü tadı var. halbuki, her başarılı kapitalistin arkasında, sendikalı işçilere baskılar, karanlık ilişkiler, kitabına uygun yolsuzluk ve dolandırıcılıklar yok mu?

gelelim karabulut'un öldürülmesine: cinayetin cem garipoğlu tarafından, aile üyelerinin de yardımıyla işlendiğine dair yaygın bir kanı var. böyle bir kolektif vahşetin, daha doğrusu böyle bir ailenin mümkün olup olmadığı sorusuna yanıt arayanlara, yukarıda sözünü ettiğim "vaatler ülkesi" adlı başyapıtı izlemelerini öneririm. garipoğlu ailesinde ne görüyorsanız, hepsi o filmde var.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Filmi izlemek isteyip de, böylesi filmleri bulamayacak yerlerde yaşayanlara (Türkiye'nin büyük kısmı değil mi aslında? Sonra neden korsan kullanıyormuşuz peh) bir kıyak yapalım:

http://iloveclassics.blogspot.com/2007/05/ziemia-obiecanathe-promised-land-1975.html

Gerçi sansürlenmiş-miş... Hangi sahnelerden yoksun ya da bu şekilde bir official version mu bilmiyorum, ama hiç yoktan iyidir...

ertank dedi ki...

tek bir sahnesi eksik, o da filmin ortalarında bir yerdeki orji sahnesi onu da yönetmen kendi isteğiyle çıkarmış zaten. açıklaması da o zamanın polonya'sında önemli bir sahen olsa da, bu zamanda bir şey ifade etmediği. katılmasam da, yine de sansür sayılmaz.