Pazartesi, Ağustos 18, 2008

bir garip ordu

Ege Ordusu adıyla da bilinen, 4. Ordu'nun tuhaf yapısından önce Cemil Ertem'in yazısı sayesinde haberdar oldum. Ege Ordusu, 1975'te, Yunan tehdidine karşı kurulan, NATO'nun varlığını hiçbir zaman hoş karşılamadığı bir ordu. Envanteri NATO'ya açık değil, yani üstten yapılan bir planlama ile, kayda girilmesi istenmeyen ağır / hafif tüm silahlar, bu ordunun bünyesine sokulabilir.

Ege Ordusu'nun adı karşıma ikinci kez, 14 Ağustos tarihli Radikal gazetesinin manşetinde çıktı. Ertuğrul Mavioğlu'nun haberine göre, Ordu'nun İstihbarat Başkanlığı, Türkiye'deki misyoner etkinliklerini il il fişlemişti.

Haberdeki verilerle, Cemil Ertem'in yazısındaki bazı ilginç noktaları harmanlayalım:

1. Ege Ordusu'nun ilk komutanı, darbeci general Kenan Evren.

2. Şu anda hapiste bulunan, darbe müteşebbisliğinden sanık Hurşit Tolon da, 2001-2004 yılları arasında, Ege Ordusu Komutanlığı'nı yürütmüş.

3. 28 Şubat'ın mühim isimlerinden Doğu Aktulga da Ege Ordusu'nda 1997-2000 arasında komutanlık eylemiş.

4. 2000 yılında, Yunanistan ile Türkiye arasındaki buzların erimeye yüz tuttuğu depremler sonrası konjonktürde, Ege Ordusu'nun kaldırılması gündeme gelmiş ve bu konu birkaç ay tartışılmış. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, "Böyle şey olmaz" deyip düğümü kılıcıyla çözmüş.

5. Kıvrıkoğlu'nun yeğeni Hayri Kıvrıkoğlu, bu dönemden itibaren Ege Ordusu Komutanı olacak.

6. Hayri Kıvrıkoğlu buraya Kıbrıs'taki Kolordu'dan geliyor. Ege Ordusu'na Kıbrıs'tan geçiş yapan tek isim, Kıvrıkoğlu değil. Işık Koşaner de Ege'ye Kıbrıs'taki Barış Gücü'nden geçmiş.

7. Kıbrıs demişken, şuraya bir bakmanızı öneririm. Eğer yetmezse, şunu da okuyabilirsiniz.

8. Radikal'in haberinde yer alan İstihbarat raporunun hazırlandığı tarihte bu ordunun komutanlığını yapan kişi, müstakbel Kara Kuvvetleri Komutanı, tabii ki sonra da Genelkurmay Başkanı, Işık Koşaner (bkz. madde 6). Koşaner, Ege'den, 2006 yılında Jandarma Genel Komutanlığı'na atanmış.

Koşaner'in evveli de hayli ilginç: 1978 yılında Kara Harp Akademisi'nden mezun olduktan sonra, Genelkurmay Özel Harp Dairesi Başkanlığı'nda çalışmaya başlamış. Birkaç yurtiçi ve yurtışı görevden sonra -yurtdışı görevi İtalya'da, AFSOUTH İstihbarat Dairesi'nde. NATO'nun o sıralardaki favori sporu hakkında bir fikir verelim.- Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanlığı ve Özel Kuvvetler Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yapmış.

Hepsini altalta koyun, ama aklınızdan geçeni bana söylemeyin. Malum, bunlar beş kere söyleyince geliyor.

Çarşamba, Ağustos 06, 2008

corc dabya buş kanalizasyon tesisleri

haziran sonunda tatildeyken kaçırdığım bir haber: ilerici yapısıyla bilinen san francisco şehri, george w. bush'u tarihe bilinenden farklı bir yöntemle geçirmeye karar vermiş: şehrin en büyük kanalizasyon tesislerinden birine adını vererek. san francisco'daki yasalar, 7186 imza toplanan her öneri, referanduma sunulmak zorunda. haberin yapıldığı tarihte ise bu sayı 8500'ü geçmişti. eğer büyük bir aksilik olmazsa, san francisco, bu öneriyi kasım'da oylayacak.

türkiye'de de benzer yasalar olsa nasıl eğlenirdik, düşünsenize. benim aklıma hınzırca örnekler yağmaya başladı bile:

turgut özal katı atık arıtma tesisi
şevket kazan genelevi
i. melih gökçek akıl hastanesi
recep tayyip erdoğan huzurevi
kenan evren çağdaş sanatlar merkezi

buyrun siz de ekleyin..

Salı, Temmuz 15, 2008

işte ergenekon iddianamesi!

bugün birçok gazete, dün savcının yaptığı basın toplantısının üzerine bolca spekülasyon sosu dökmeye devam etmiş -her şey haber lezzeti, bir de karşı tarafı köşeye sıkıştırmak için-. bu haberlere gülüp geçerken, biri 'yuh' dedirtti -aslında daha fazlasını dedirtti, ama buraya onu yazmanın alemi yok-. ben de "madem böyle bir şey bile iddia edilmiş, bu iddianameyi ele geçirmem gerek" dedim. zor olmadı; şişli adliyesi'nin karşısındaki kırtasiyecilerden birinde bir fotokopisini buldum. "nerden buldun?" diye sordum, bana tuhaf tuhaf baktı, "istiyorsan roma hukuku ders notları da var." dedi.

neyse, iddianameyi okudukça -fotokopi biraz kötüydü, o yüzden hepsini okuyamadım; zaten orijinal metin elimde olsa da okuyamazdım. benim gördüklerim şunlar:

türkiye'yi ab'den koparma planları

emekli orgeneraller tolon ile eruygur, türkiye'yi ab'den uzaklaştırmak için bir sismik şok planlamış, bu plana göre türkiye güçlü bir depremle batı'dan doğu'ya ve kuzey'e, rusya'ya doğru hareket ettirilecekmiş. bu sismik etkinliğin gereksindiği güç ise -yok, damarlarımızdaki kanda değil- erke dönergecinde mevcutmuş.
eğer erke dönergeci daha iyi bir performans sunarsa dünyanın dönüşünü tersine çevirmeyi bile planlamışlar. böylece türkiye, eylemsizlik yasasının etkisiyle, ister istemez doğu'ya gitmeye başlayacakmış.
bisikletli terör örgütü
eruygur ile tolon, yaklaşan şeriat tehlikesi karşısında türkiye'yi bisikletle dolaşıp halkı uyarmak için planlar yapmışlar. ancak özkök, istedikleri 12 vitesli -şimano- dağ bisikletini genelkurmay deposundan almalarına izin vermemiş.
x-files planı
generaller, veli küçük'ten türkiye'de türk kanının yeniden geçer akçe olması için yardım istemiş. bu plana göre, damarında asil türk kanı olmayanlar uzaylılar tarafından kaçırılacakmış. sinan aygün'den bu proje için para istemişler. aygün de 2.5 milyon avro'yu hazır etmiş. ancak erke dönergeci 'şeysi' yavaş gidince bu proje de rafa kaldırılmış.
hain suikast planları
iddianamede türkiye'yi kaosa sürüklemek için suikast yapılacak bir dizi isim de geçiyor:
fatih terim, tarkan, huysuz virjin, seda sayan, hakan şükür, bunlardan bazıları.
ancak bu suikast planlarından biri, ayrıntılı biçimde anlatılıyor. iddiaya göre, hain örgüt, izmir'de 30 ağustos'ta ermenice şarkı söylediği için sezen aksu'yu türkiye turnesi sırasında öldürme kararı almış, ancak adı belirtilmeyen tetikçi, "adı bende saklı" şarkısında ağlamaya bağladığından menfur suikast gerçekleşmemiş.
devamını okudukça aktaracağım efendim.

Cuma, Temmuz 04, 2008

işkence yakınlaştırır!


world public opinion, dünyanın birçok ülkesinde ayrıntılı kamuoyu araştırmaları yapan bir kuruluş. muhtelif konularda yaptıkları araştırmaları, zaman zaman sitelerinden duyuruyorlar.

son araştırmalarından biri, toplumların işkence üzerine görüşleri. aralarında türkiye'nin de olduğu 19 ülkede, 20 bine yakın kişiyle görüşülmüş. araştırmanın türkiye ayağını, infakto research workshop yürütmüş. araştırma sonuçlarına göre, "işkenceye genelde ya da istisnai durumlarda izin verilebilir." diyenlerin en çok olduğu ülke, hindistan (yüzde 59). hindistan'ı nijerya (yüzde 54) ve türkiye (yüzde 52) takip ediyor.
işkenceye genelde izin verilmesinde bir sorun olmadığını söyleyenler liginde türkiye, liderliği çin ile paylaşıyor (yüzde 18). bu ikiliyi, nijerya (yüzde 15), güney kore ve abd (yüzde 12'şer) takip ediyor.
işkenceye hiçbir koşulda izin verilmemesini söyleyenlerin en az olduğu üç ülkeden biri, türkiye (yüzde 36). diğer iki ülke ise hindistan (yüzde 28) ve tayland (yüzde 36). dördüncü, nijerya (yüzde 41).
işkenceyi polis ya da asker ya da kamu görevlisi yapmaz. onayıyla tüm toplum yapar. yukarıdaki tabloya bakın: işkencecilik okulundan başarıyla mezun olmuş bir ülkenin ve ruhen yakın olduğu diğer ülkelerin çirkin fotoğrafına.

Pazartesi, Haziran 02, 2008

i. melih gökçek'e suç duyurusu metni, yarın bekleriz

3 Haziran 2008, Ankara
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na,

Şikayet Eden: ...
Vatandaşlık Numarası: ...
Adres: ...
Telefon: ...
Şikayet Edilen:
İ. Melih Gökçek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
ASKİ Genel Müdürlüğü yetkilileri

Konu: TCK’nin 257 / 1-2 maddelerinin ihlali nedeniyle suç duyurusu

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek, 29 Mayıs 2008 Perşembe günü yaptığı basın açıklamasında, Kesikköprü’den gelen Kızılırmak suyunun 21 gündür şebekeye verilmekte olduğunu belirtmiş, bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeme nedeni olarak “bazı sivil toplum örgütleri ve bazı siyasi partilerin basın toplantıları düzenleyerek ishal vakaları görüldüğü yönünde açıklama yapma olasılığını” bertaraf etme isteğini bildirmiştir. Gökçek, yaptığı basın açıklamasında bunu bozduğu için mutlu olduğunu, ancak “böyle bir yola başvurduğu için halktan özür dilediğini” ifade etmiştir.

Kamu yönetiminin temel kurallarından biri, kamu görevlilerinin, kendi yetki alanındaki konularda, devlet sırrı olmadığı sürece, halkı bilgilendirme yükümlülüğüdür. İçme suyu gibi hassas, kamuoyunun dikkatini aylar öncesinden çekmiş bir konuda Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ASKİ’nin yapmış olduğu bu tasarruf, Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinin birinci bendinin açık bir ihlali anlamına gelmektedir.

Sonuç ve İstem: Açıklanan ve res’en gözetilecek nedenlerle, olayda ihmali ve kusuru olan zanlılar hakkında gerekli tahkikat yapılarak cezalandırılmaları için haklarında kamu davası açılması istemimi saygılarınıza sunarım.

isim ve tarih