Perşembe, Temmuz 12, 2007

affedişin kırılma noktaları

unutma, affetmenin bir türü olduğunda, erdeme dönüşür. acı çektirilen, şiddete maruz bırakılan, kıyılan kitleler, affetme ve unutma hakkına sahip olurlar. bu hakkı kullanıp kullanmamak, onların tasarrufundadır. güney afrika örneğinde, apartheid rejimine yıllarca maruz bırakılanlar, kurulan gerçek ve uzlaşma komiteleri sayesinde kendilerini kurban konumuna getirenler ile yeniden 'tanışmış', onları affetmiştir. soykırımdan kurtula birçok israilli ise, nüremberg vb. mahkemelerin cezalandırma süreci bittikten yıllar sonra, nazi rejimi uygulayıcı ve işbirlikçilerini yakalayıp kendi ülkelerine, israil'e getirip orada yargılamışlar ve yarı resmi bir linç ortamında idam etmişlerdir. yirminci yüzyıl israiloğlulları'nın bu tutumu, onların aynı toprakları paylaştıkları filistinliler'e nasıl davranacakları konusunda ipuçlarını, görmesini bilene, zamanında sunmuştur.

türkiye'de ise affetmek mümkün değil; çünkü affetmesi gereken insanlar henüz affetme hakkını dahi elde edememiş durumda. şiddet uygulayan, kıran, kıyan iktidar, örneğin 12 eylül'den neredeyse otuz yıl sonra, “kendimi affettirmem” diyerek ortalıkta kurumlanıyor. 2 temmuz'un üzerinden geçen on dört yılda, şu andaki hükümet yetkililerinin tek dem vurdukları, olayın üzücülüğü, onların temsil ettiği çevrelerin daha sıklıkla dile getirdiği ise, klasik 'dış mihraklar' argümanı. hani, utanmasalar, anadolu'da görmek istemediğimiz hareketler diye formüle edecekler.

affetmek demişken, aklımdan geçiredurduğum varsayımsal bir durum var. pkk yarın bir açıklama yapıp dese ki, “tamam, biz silahları bırakıp teslim olacağız, cezamızı çektikten sonra da sivil siyasete atılacağız; ancak bunun için tek bir önkoşulumuz var. 1984'te diyarbakır cezaevi'nde yaşananlar için türk silahlı kuvvetleri'nin kamuoyundan ve özellikle kürt yurttaşlarından özü,r dilemesi ve bu konuda bir gerçek ve uzlaşma komisyonu kurması” yer mi? yemez. pkk kendi savaş rantından vazgeçmez; ancak türk ordusu da özür dilemesini bilmez. özür dilemesini bilseydi, altmış yılın ciltler tutan ihlal kayıtlarını ortaya birer birer dökmesi gerekirdi, ki bu da en az bir darbe kadar zaman alacak bir iş.

peki ne olacak? affetmesi gerekene bu hak tanınmaz, affedilmesi gereken de “affedilecek bir şey yapmadım” demeye devam ederse, uçurumun kıyısından dibine olan yol uzamaz mı?”

Hiç yorum yok: