Pazartesi, Temmuz 30, 2007

seçimler ve sonrası

bir türlü elim gidip de yazamadım. muhtemelen bu sınıf savaşında ezilecek çimenin yine ben olduğunu bilmemden kaynaklı. ancak bir yandan da, ben henüz ilkokula başlamamışken babamı yalnızca sendika üyesi olduğu için hapse gönderen, kızkardeşimin o hapisteyken doğmasına neden, mamak'ta, diyarbakır'da mahkumlara uyguladıkları işkenceler dillere destan, türkiye'nin en örgütlü silahlı çetesinin güzel bir şamar yemesi keyif vermedi desem yalan olur. hatta bunun keyfini iki gün falan çıkardım, ta ki ecnebi basındaki 'özgürlük kahramanı akp', 'özgürlüğü tescil eden seçimler' yorumları yağmaya başlayana kadar.

uzun sözün kısası, bu savaşın bu raundunun mağlubunun sevmediğim birileri olması, galibini sevdiğim anlamına gelmiyor. iki kötü ünlü takımın maçını seyreder gibiyim.

aslında yapmakta olduğumuz bu: izlemek. kimilerinin dediği gibi, güçsüzlüğümüzden kaynaklı bir 'izleme' hali değil bu; şu andaki 'ikilik' bu olduğu için, sol ne kadar güçlü olursa olsun, bu savaşı -beylik lafları eyledikten sonra- izlemek zorunda kalacaktı.

bundan sonrasının daha 'eğlenceli' bir hal alacağı kesin. kimse mevzisini halk denilen kalabalığın bir bölümü bir 'manifestasyonda bulundu' diye öyle kolay terketmez. halkın düşüncesini değiştirmesi için çalışmalar yakın gelecekte başlar. öteki taraf da boş durmaz. birkaç çete daha ortalığa saçılır, hatta bir rütbeli asker duruma göre okkaaltına sokulur.

bu arada, pkk, yapacağı ittifaka ya da kendine biçtiği role göre eylemlerini artırır ya da azaltır. sağda solda pkk menşeili -ya da değil- bombalar patlar, bir iki kişi daha öldürülür.

çimenler, çimenler...

Hiç yorum yok: