Çarşamba, Ekim 11, 2006

islamcılar ve jet-ski

hürriyet dün yeni bir yazı dizisine başladı. ismailağa cemaatinin önde gelen isimlerinden cüppeli ahmet hoca'nın tatil sefaları, gazetede fotoğraflarla ifşa ediliyor. bu akşam da arena'da görüntülere yer verilecekmiş.

ertuğrul özkök, dün yazdığı yazısında gardını baştan almış: "(...)diyorum ki, eliniz, 'yine 28 şubat servisleri başladı' cümlesine gitmeden önce, vicdanınıza gitsin." klasik ertuğrul özkök hamlesidir; gelecek gardları öngörüp, bildik 'vicdani' ve 'hamasi' cümlelerle bunun önünü baştan kesmeye kalkışmak.

ancak, hürriyet'in kirli sicilinin bizi düşürdüğü şüpheyi bir tarafa bırakırsak, bu fotoğrafların yansıttığı dünyayı sorgulamak, fotoğrafların gerçekliğinden ya da siyasi bağlamından bağımsızlaşıyor. islamcılar'ın zımni de olsa kabul etmesi gereken bir gerçek var ki, turgut özal'ın başa gelmesinden sonra yapılan açılımlarla, 'anadolu kaplanları' denilen sermaye türü, dışarıyla tanıştı. bu açılımlar, ekonomik bağlamda karşılığını buldu ve bu tür şirketler, şehirli holdinglere karşı ciddi birer ekonomik rakip olmakla kalmadı; türkiye'nin 'merkezinde' olmayan siyasi görüşlerini de saklama gereksinimi olmadan, açıkça savundu.

gerek refah partisi'nin kazandığı seçimler, gerek ardından gelen gerilim ve 28 şubat, bu ‘sınıfsal’ çatışmanın politik tezahürleri olarak okunabilir. aynı mantıkla, akp’nin seçim kazanması, bu kavganın, türkiye’nin muktedirleri tarafından yapılan sert müdahalelere rağmen, bitmekten çok uzak olduğunu gösterdi.

özal dönemiyle birlikte yalnızca yeni bir sınıfın oluşumu başlamadı; tüm toplum, aynı zamanda yeni bir tüketim kalıpları dizgesiyle tanıştırıldı. geçtiğimiz yirmi yıl boyunca serpilen siyasal islam ve arkasındaki ekonomik aktörler de aynı tüketim kalıpları ile müşerref oldular. katıksız bir sosyolojist perspektiften bakılınca, herhangi bir siyasal islamcı’nın bu tüketim kalıplarından kaçabilmesi olanaksız, bu yüzden de cüppeli ahmet hoca’nın sunduğu gibi görüntülerin ortaya çıkması doğal. ancak burada atlanmaması gereken bir nokta var ki, o da siyasal islam’ın büyüyüşünde her zaman önemli bir motif olagelen ‘ahlâk’ parametresi.

akp’nin başa gelmesinde yolsuzluklara bulaşmamış olmasının yanı sıra, siyasal islam etiketinin getirmiş olduğu, türk toplumuna içkin bir ‘ahlâklılık’ da vardı. ancak bu iddianın içinin boş olduğu, “unakıtan”, “ali dibo”, vb. örneklerle görüldü. yine yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı, bu da kaçınılmaz. türkiye’de siyaset yapma biçimi –klientalizm, rant dağıtım ve paylaşım mekanizmaları, vb.- daha makro, neoliberal parametreler ile belirlendiği için, ‘oraya’ gelecek bir siyasi oluşumun bu parametrelere eklemlenmeden siyaset yapması olanaksızlaştırılmış durumda.

tüm bunlar, marksist perspektiften doğal görünüyor: ne de olsa iki farklı sermaye birbiriyle didişiyor. ancak bu resimde asıl tuhaf olan, islamcılar’ın örtülü savaş açmış oldukları ulusalcı argümanların bazılarını içkinleştirmiş olmaları. bunlardan en önemlisi, “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle” olsa gerekir. müteşebbis islamcılar ile onların oy tabanı arasındaki gelir uçurumu, türkiye’deki gelir dağılımı dengesizleştikçe açılıyor. sonuçta, islamcılar da, kendi içlerinde birden çok sınıfa ayrılmanın sancısını yaşıyor. ancak şu ana kadar burjuva islamcılar’ın verdiği tepki, cumhuriyet’in ilk yıllarındaki tepki ile neredeyse aynı: görmezlikten gelip “kaynaşmış kitle” söylemine yaslanmak. yeni şafak ya da zaman gibi gazetelerdeki hemen tüm haberlerde, daha da geneli, gazetenin üzerine kurulduğu dilde, islamcı kitlenin sınıfsal homojenliği, bir önkabul olarak ele alınıyor.

hürriyet gibi gazetelerin bu tür haberleri “servise sunarken” niyetleri yeni bir 28 şubat’a ortam hazırlamak olsa bile, bu haberi aczmendi şeyhi müslüm gündüz haberi ile karıştırmamak gerek. müslüm gündüz “paketi”, kamuoyunda islamcı ahlakı genelleştirilmiş biçimde tartışmaya açmayı hedefliyordu. cüppeli ahmet hoca ise, bu ahlakın yanı sıra, islamcı medyanın bugüne kadar yanıt vermekten kaçındığı başka bir sorunu işaretliyor: zengin islamcılar ve yoksul islamcılar arasında çözülmeye yüz tutan bağlar.

Hiç yorum yok: