Çarşamba, Ekim 04, 2006

büyükanıt'ın yapması gereken konuşma

sevgili öğrenciler, sayın basın mensupları, değerli katılımcılar ve meslektaşlarım;

bir öğretim yılının daha açılışında bir aradayız. ülkemizin yalnızca savunmasına değil, gelişip kalkınmasına da katkıda bulunacak bireyleri yetiştirmek amacıyla kurulmuş olan eğitim kurumlarımızdan birinde bulunmaktan mutluyum.

(...)

eğitim ve öğretim, hiç şüphesiz ki dogmalara dayalı olamaz. dogmalara dayalı bir öğretim, bilimin temel ilkesi olan şüpheciliği bilerek gözardı eder, yobaz beyinler yetişmesine neden olur. bu nedenle, eğitimin temel amacı, itaat eden değil, itiraz eden dimağlar yetiştirmek olmalıdır. gününün koşullarına göre üretilmiş çözümler ve kotarılmış stratejileri o günün koşullarından bağımsız olarak ele alıp genel geçerleştirmek, dogmacılıktır. dogma, sanılanın aksine, yaşamda din dışı alanları da kapsamaktadır. bize düşen, dogmanın karşısına sorgulayıcı bakışla çıkacak öğrenciler yetiştirmektir.

sevgili öğrenciler, sayın konuklarımız;

son dönemdeki bazı gelişmeler hakkında sizleri bilgilendirmek, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim:

türk silahlı kuvvetleri, türkiye'nin avrupa birliği üyeliği yolunda bir engel olarak gösterilmek istenmektedir. böyle bir yorumun gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. tersine, avrupa birliği standartlarına ayak uydurmak için en çok çalışan kurumlardan biri olmayı hedef olarak önümüze koymuş durumdayız. bu hedefin bir sonucu olarak, tüm harcamalarımızın kamu denetimine açılmasını hükümetten talep ediyoruz. ayrıca, türk silahlı kuvvetleri'nin siyasi yaşamdaki, geçmişe dayanan ağırlığını ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapacağımızı da belirtirim. hatta bu, duymakta olduğunuz, siyasi gündeme değinen son konuşmam olacaktır. silahlı kuvvetler'in silaha dayanan gücü ile siyasetçiler üzerinde baskı kurduğu günlerin geride kalmış olduğunu tüm samimiyetimizle göstermeyi istiyoruz.

sayın konuklar, sevgili öğrenciler;

bu vesileyle bir konuya daha değinmek istiyorum. türkiye cumhuriyeti tarihinin bazı dönemlerinde, türk silahlı kuvvetleri, yönetime el koyarak türlü uygulamalarda bulunmuşlardır. 27 mayıs 1960'ta başlayan bu gelenek, son örneğini, 12 eylül ile vermiştir.

son askeri müdahaleyi takiben, yüz binlerce insan haksız yere tutuklanmış, işkence yaygınlaşmış, yasadışı infazlar gerçekleştirilmiş, yasakçı bir zihniyet tüm toplumun tepesinde türlü kurumlarıyla demokles'in kılıcı gibi sallandırılmış, tüm toplum müdahaleyi izleyen yıllar boyunca düşünsel bir cendere altına alınmıştır. bu müdahaleyi yapanlar, benim de layıkıyla taşımaya çalıştığım rütbeyi kirlettikleri için utanç duymalıdır. hep birlikte utanç duymamız gereken başka bir şey de, bu müdahalenin tüm izlerini silememiş olmamızdır. bunun en çarpıcı örneği, hala varlığını sürdüren, müdahaleyi yapanların yargıdan muaf tutulmasını sağlayan geçici 15. maddenin kaldırılmamış olmasıdır.

sayın konuklar ve silah arkadaşlarım, sevgili öğrenciler;

avrupa birliği'nin türkiye'nin demokratikleşme yolunda önemli bir katalizör görevi göreceğini ve atatürk'ün önümüze koyduğu çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşma hedefiyle ab üyeliği arasında koşutluk olduğunu düşünüyorum. bu nedenle, ab üyesi dostlarımızın bize yönelttiği yapıcı eleştirileri dikkatle ele alıp değerlendireceğimizi de söylemek isterim.

türkiye cumhuriyeti, müreffeh, eşitlikçi, adil bir toplumu oluşturma hedefine günbegün daha fazla yaklaşacaktır. bu hedeflerin arkasındayız, takipçisiyiz ve de olmaya devam edeceğiz. saygılarımla.

Hiç yorum yok: