Salı, Mart 14, 2006

battıkça batmak böyle bir şey

evet, ruhat mengi'nin nasıl bir yalana bulaştığı kendi yazılarından anlaşılmış oldu. buyrun gün gün takip edelim:

ruhat mengi, 10 Mart tarihli "Halil Berktay mı, diaspora mı?" yazısında berktay'ın feinstein'a gönderdiği 'sözde' e-postayı alıntılıyor:

"3) Aktan ve Halaçoğlu gibilerin hakkındaki gerçekleri bilebilirken, esas önemli nokta halkın genelinin tanımasını sağlayacak eylemlere girişilmelidir. Başarıyı böyle sağlayabiliriz. (....) Ancak bunun yerine Türkiye ve yurtdışındaki Türkler üzerinde çalışma yapılabilir. Bizimle aynı paralelde açıklamalar yapacak Türkler bulunmalı, onlara bu sözler söyletilmelidir. Bunun finansal kaynağı sağlanmalıdır. (Para verilerek bazı Türkler'in 'Evet Ermeni soykırımı vardı' denmesi sağlanmalıdır diyor.)"

yani, mengi ele geçirilen e-postada berktay'ın feinstein'dan türkiye'deki bazı türkler'i ermeniler'in safına çekmek için para bulmasını istediğini iddia ediyor. bu iddianın baştan ne kadar pis koktuğunu biz biliriz; ama sokaktaki adam bilmez. çamur atıldı. tebrikler.

ama burada bitmiyor. mengi, bir sonraki günkü "bağımsız tarihçinin tarihi yazışması" başlıklı yazısında da alıntıyı yineliyor ve devam ediyor:

"(...)Uzun maratonda neyin belirleyici olduğu dahil edilerek harekete geçmelidir. Bizimle aynı paralelde açıklama yapacak Türkler bulunmalı, onlara bu sözler söyletilmeli, bunun finansal kaynağı sağlanmalıdır" diyordu.

Bu sözler sadece Ermeni diasporasıyla aynı ağzı kullandığını göstermekle kalmıyor, soykırım iddiasını kabul ettirmek için "bu konuda konuşanlara para verildiğini ve verilmesi gerektiğini" de kendi ifadesiyle açıklıyordu.

Yazımdan sonra Prof. Halil Berktay'dan bir itiraz gelmedi. Gelemezdi de, zira "bağımsız" olduğunu iddia eden ve kendisiyle aynı fikirde olmayanları da "devletçi" olarak tanımlayan Profesör bu yazışmayı hiç çekinmeden Üniversite'deki kendi mail adresinden: (hberktay@sabanciuniv.edu) yapmıştı."

berktay'dan ses seda çıkmayınca, mengi soruların dozajını artırdı. bir sonraki günkü yazının başlığı, "Berktay cevaplasın: Ermenilerden kimler para aldı?" idi. sanki mengi sorup berktay yanıtlamayınca mengi'nin iddiaları kesinleşmiş de, şimdi iş teferruata dökülmüş gibi.

mengi, berktay'ın açıklamasından sonra da yazılarına devam etti. dün "Halil Berktay nihayet konuştu!" diyen ruhat mengi, berktay'ın açıklamasında kıyısından anımsattığı temel gazetecilik kurallarını nasıl uyguladığını şöyle anımsatıyordu:

"benim titizliğimi, dikkatimi, hele hele şüpheciliğimi anlatmaya bile gerek yoktur, 20 yıldır bilen biliyor"

bundan iki paragraf üstte, berktay'ın e-postasını apartan, kendisinin alıntıladığı sitenin adını yanlış yazması da o meşhur titizliğin örneği olsa gerek. ama daha bitmedi. o meşhur titizliğin asıl örneği berktay'ın 'finansal' kaynak isteğini ifşa ettiği paragrafın ingilizce orijinalinde:

"While we may know the truth about the likes of Aktan and Halaçoglu, the point is to get the general public to recognize it... Including what is decisive in the long run, i.e. the Turkish public in Turkey and outside Turkey. We should find some Turks that can speak like us, make statements fitting our needs. It is need to find support for all these tasks."

berktay'ın türkiye'de ayartılacak ve satın alınacak 'sözde' biliminsanları için para dilendiğini bu paragraftaki hangi ifadeden çıkarabildiğini bilmiyorum mengi'nin. bunu yapabilmek için şunlardan en az birine sahip olmanız gerek: 1. aşırı kötü niyetli, 2. kıt ingilizce, 3. gazeteciliğin temel kurallarından bihaberlik, 4. geniş hayalgücü.

ben mengi'nin meşhur titizliğine takıldım. nasıl bir titizlikse, önündeki ingilizce metinle onun türkçesi birbirini tutmuyor; ama mengi bunu kontrol etme gereksinimi duymadan birkaç gün peşpeşe berktay'ı ağır suçlarla itham ediyor. bunun iyi gazetecilik, en azından iyi niyetli olduğunu iddia edebilecek biri var mı?

eldeki veriyi çarpıtarak dört gün boyunca bıkmadan usanmadan yalan yazmak, gökyüzünü göremeyeceğiniz derinlikte bir çukura battığınız anlamına gelir. ne gökyüzünü, ne de dünyayı.

Hiç yorum yok: