Salı, Mart 07, 2006

bir deprem gerekliyse

yaşar büyükanıt'ın van cumhuriyet başsavcısı'nın iddianamesinde yer alması hukuken ne kadar 'isabetli'dir bilinmez, ama memleketimin köşe yazarlarının çoğunun eski reflekslerine başvurduğuna bakılırsa, siyaseten en azından bir şeyi on ikiden vurduğu kesin.

o şey, kanımca, yüce türk ordusu'nun uzun bir süredir tarihten çok kendinden menkul yüceliği. bu yüceliğin gücünü bizzat halkın saygısından aldığı söylenir. gerçekten de, türk ordusu, memlekette yapılan anketlerde en güvenilir kurumlar sıralamasında hep birinci gelir. bu kuralı bir tek ahmet necdet sezer bozabilmiştir benim bildiğim kadarıyla.

ancak aynı halk -'halk' deyince bir anda aklıma 40 yaşlarında, erkek, taşra kökenli, bıyıkları sigaradan sararmış, sağcı birileri geldi, bunun yapıbozumu başka bir yazıya kalsın- askerliğini yaptığı dönemdeki 'levazım' hikayelerini de paylaşmayı kimseden esirgemez. 'yurda hizmet' için askere alınanların çoğunun asıl işinin subaylara hizmet olması bile başlıbaşına 'görevi kötüye kullanma' olarak pekala okunabilir.

neyse, şu meşhur levazım öykülerine dönelim. bir ara, susurluk sonrasında, www.yolsuzluk.com diye bir site vardı, yurtdışında host edilen. asker hakkında buraya o kadar çok ihbar yağmaya başladı ki -hem de belgeleriyle falan-, genelkurmay'daki arkadaşlar türkiye'de dava açıp sitenin kapattırılması kararı aldılar. ama o zamanlar hepimiz interneti yalayıp yutmuş değildik. genelkurmay'dakiler de teknolojiyi o kadar yakından takipetmiyor olsa gerek, türkiye'deki mahkemenin kararıyla ecnebi hosting firmasının nasıl site kapatacağını bilmiyorlar olsa gerek imiş. neyse, site sahipleri bu 'kapatma' belgesini de yayınlamışlardı, eğlenmiştik hep birlikte. sonra site muhtemelen daha 'clandestine' yöntemlerle tarihe karıştırıldı. bu memleketin gördüğü en 'askeri' sitelerden biriydi.

aynı ordu'nun şu anki genelkurmay başkanı, tezkerenin oylanmasından birkaç gün önce, gazetecilere açık açık "ırak'a girmemiz lazım." mealinde mesajlar veriyordu. tezkere onun dürtüklemesiyle geçseydi şu anda şehitlikler'de kaç ekstra tabut olacaktı, tahmin etmesi kolay değil. ancak emin olunuz ki bu genelkurmay başkanı aynı koltukta oturmaya devam edecekti.

biraz daha 'mit bozumu' yapalım. ordunun eğitim kitaplarının çok büyük bir çoğunluğunun amerikan ordusunu kitaplarından çeviri olduğunu biliyor muydunuz? bağımsızlığımızın bekçiliği, başkalarının eğitim kitaplarından apartılanlarla mümkün imiş.

uzun sözün kısası, üç darbeyi yaparken -her üçündeki aşırı amerikancılığı anımsatalım- bu topraklardaki militarist geleneğe yaslanmakta beis görmeyen, bu darbelerin biri için bile özür dilemeyen -kenan evren, insanları öldürttüğü için ne kadar mutlu olduğunu anlatıyordu birkaç gün önce, gazeteci demeye utanacağım birinin televizyon programında-, veli küçük'ün, esat oktay yıldıran'ın, yüksekova çetesinin 'münferit' isimler olarak filizlendiği bir 'kurumsal kimlik'ten söz ediyoruz. bu kadar dokunulmazlığa sahip olunca, taşlarınız biraz sallanırsa dehşete düşersiniz tabii.

soru şu: arınmak için, eğer bir deprem gerekliyse, taşları kimin salladığı önemli mi?

Hiç yorum yok: